Hemen her yerde rastladığımız karıncaların vücutlarında birer kimya laboratuvarı olduğunu biliyor muydunuz?

Karıncaların küçük bedenlerinde yaratılmış olan bu muazzam mekanizma, çok özel bir tasarım örneğidir. Karıncaların vücutlarında, formik asit (H2CO2) isimli kimyasal maddeyi üreten bezler vardır. Antibiyotik etkisine sahip bu maddeyi, karıncalar düzenli olarak vücutlarına sürerler.

Bu şekilde, hem yuvalarında hem de kendi üzerlerinde bakteri ve mantar oluşumunu engellemiş olurlar.

Karıncaların vücutlarından salgılanan bu asitten haberdar olmaları ve bunu nasıl kullanacaklarını bilmeleri elbette ki hayranlık uyandıran yaratılış delillerinden sadece biridir.

Bunun gibi bir diğer hayranlık uyandıran delil ise, başka canlıların da karıncaların bu özelliğinin farkında olup, bundan yararlanmasıdır.

Bazı kuş türleri karıncaların toplu halde bulundukları yerlere giderek, onların tüylerinin arasında dolaşmalarına izin verirler. Bunun sonucunda bütün vücudu formik aside bulanan kuş, üzerindeki tüm parazitlerden kurtulmuş olur.


Bir karıncanın, mantara karşı formik asidin etkili olduğunu kendiliğinden bilmesi ve bu asidin formülünü öğrenmesi mümkün değildir.

Normal şartlarda son derece tehlikeli bir kimyasal olan formik asitten hiçbir şekilde zarar görmemeyi başarması ise oldukça zordur.

Dahası kuşların karıncalarda formik asit olduğunu ve bunu parazitlerinden kurtulmak için kullanabileceklerini bilmeleri de imkansızdır.

Fakat bütün bunlardan önce, söz konusu kimyasal maddenin nasıl ortaya çıktığı sorusunun cevabının verilmesi gerekmektedir.

Özelliği olan, işe yarayan, etkili bir kimyasalın kendiliğinden ortaya çıkması imkansızdır.Bu kimyasalın antiseptik özelliklerini gösterebilmesi, kendine has niteliklere tam olarak sahip olabilmesi için içerdiği tüm elementlerle birlikte özel olarak üretilmesi gereklidir. Bu ise, bir kimya laboratuvarının varlığını gerektirir.

Durum böyleyken, bu maddeyi karıncanın üretmiş olması ya da tesadüflerin böyle bir iş başarmış olmaları kuşkusuz son derece mantık dışıdır.

Karıncanın bedeninde asit üretilirken, aynı zamanda bundan korunmasını sağlayacak özelbir mekanizmaya da ihtiyaç vardır.

Bu mekanizma olmadan, karınca bu mucizevi işlemi ne kadar kusursuz yaparsa yapsın, ürettiği maddeden mutlaka zarar görecektir.

Dolayısıyla karınca hem üretim hem de korunma mekanizmalarının ikisine de aynı anda sahip olmalıdır. Bu yönü ile söz konusu mekanizma, evrimci iddiaları bir kez daha çürütmektedir. Çünkü böyle bir sistemin evrimcilerin iddia ettiği gibi aşamaaşama oluşma imkanı yoktur.

25 MİLYON YAŞINDA KARINCA FOSİLİ

Bu mucizevi varlıklar, sahip oldukları kusursuz özellikleri ile beraber, Allah’ın üstün yaratışının delillerinden yalnızca biridir. Karınca yuvalarına giderek formik asitten faydalanmalarını kuşlara ilham eden elbette Yüce Allah’tır. İlim bakımından her şeyi kuşatan Allah, tüm canlıların ihtiyacını bilen ve onları eksiksiz olarak yaratandır. Bu gerçek bir ayette şöyle bildirilmektedir:

Allah, yedi göğü ve yerden de onların benzerini yarattı. Emir, bunların arasında durmadan iner; sizin gerçekten Allah’ın herşeye güç yetirdiğini ve gerçekten Allah’ın ilmiyle herşeyi sarıp-kuşattığını bilmeniz, öğrenmeniz için. (Talak Suresi, 12)